deneme bonusu veren siteler acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024 youtube mp3 dönüştürücü deneme bonusu veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler

AŞKIN ANLAMI

Köşe Yazıları Yayın: 10 Ağustos 2012 - Cuma - Güncelleme: 10.08.2012 15:26:09
Editör -
Okuma Süresi: 6 dk.
1770 okunma
Google News
Vurulmuş bir kalbin dinamosu gibi karanlıkları aydınlatan gülüşünü hatırdan çıkarmak, eylem olarak gülme fiilinin ortadan kaldırmayla eşdeğer… O benim artık. Benleştim. Bu aşırı coşkunun kalpteki parçalanma hissini göstermek ancak kalbi yerinden çıkartıp onun eline vermekle mümkün olabilirdi ki, artık kalbi yerinden çıkartmaya gerek kalmadı, çünkü işlevini yitirmiş bir organ gelişigüzel çalıştığı için onu kendi halinde bırakmakta fayda var. Beş duyunun anlamsızlaşması ancak bu kadar güzel anlamlandırılabilirdi. Bütünüyle, vücudun, zihnin ve kalbin bir şeyle meşgul olması ve onu bu meşguliyetten alıkoyan her şeye, belki de bütün dünyanın o boğuk ve iğrenç sesine soluğuna karşı duruşu zaten işlevi tekleştirir ve dünyadakileri dolaylı sevgili haline getirir, her insan penceresinden baktığı, işittiği, dokunduğu, uzanabildiği kadardır ve eğer bir insanın penceresine sevgilinin perdesi çekilmiş ise dışarısını göremez, bu gayet tabiidir. Nihayet anlaşılan konu; bir insan ölmek istiyorsa öncelikle sevmelidir. Öyle bir sevmelidir ki, sevdiği kişiye hiç kavuşamasın ve unutamasın; o zaman dünyanın kaç bucak olduğunu anlayabilir ve dışarıdan gözlemlediği ve anlamlandırdığı şeylerin ne kadar komik ve saçma olduğunu görebilir. Kavuşamamanın aşk olması ve işte aşkın kişiyi olgunlaştırması bu yüzdendir ki; kişi kavuşamadığı süreç boyunca sadece hedefine odaklandığından dünya onun için anlamsızlaşır ve bu toprak parçasındaki madde onun için değersizleşir ve olgunluk dediğimiz bu ne idüğü belirsiz şey dünyaya değer vermeyenlerde ortaya çıkar ki, kavuşamayıp acı çekenlerin kalpleri olgundur; çünkü isteği öldürmüştür.  Oturgan ve olgundur. Korkulan şu ki; bu sürecin kişide bir bağımlılık haline dönüşmesi, yani kişinin kalbinin artık ritmik bir şekilde, alışılmış şekilde atıp, heyecanın ve bazı duygularında anlamsızlaşmasıdır. Gecelerini kıskanıyorum… Tahammül edilemeyen geceler ve ayrı geçirilen her bir an… Belli etmemeye ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya, yani hiç alışkın olmadığım vurdumduymazlığa, yani bir nevi saçmalığın daniskasına dönmüş bulunuyorum.

Anlaşılan gerçekten istemek, her şeyi göze almakmış. Bunun için önce sağır olmak, sonra etrafındakilerin alaycı ve iğrenç bakışları karşısında kör olmak gerekmiş. Başımıza gelenler bize daha önceden bildirilmedi. Bilginin bir kıymeti olduğunu sanmıyorum. Çünkü en nihayetinde bilgi sevginin olduğu yerde tıpkı bir paçavra gibi işe yaramaz ve sırttaki kambur gibi duruyor ve anlaşılan bir büyüğün dediği gibi “aşkın dini yoktur” düsturu istenmeyen ve basit bir teselli olarak oracıkta sırıtıyor. Honore de Balzac’ın “Tılsımlı Deri” adlı eserinde bir paragraf geçiyordu, tam hatırlamıyorum ama mesaj şuydu; sevdiğin kişiye binlerce iltifat edersin, ona ipekten elbiseler, yakutlar ve göz kamaştırıcı elmaslar hediye edersin, bunca pahalılık ve uğraşıdan sonra onu çoğu kere basit ve ucuz bir sedirin üzerinde elde edersin. Eğer elde etmek buysa Balzac’ın canı cehenneme… Eğer sevda baştan kireçli bir odada yar ile yatınca gidiyorsa sevginin de, bu türküyü tutturanında bilincini… Eğer bütün bu dağdağalı ve zor süreç bu şekilde nihayete eriyorsa çekilen ıstırabın ta ıstırabını… Seversiniz ve sevginiz eğer küçümsenirse ve çocukluk olarak telakki edilirse bunu böyle kabul edenin olgunluğunu ve zihin seviyesinin ta merkezini… Bunu unutulacak ve zamanla aşılacak bir mevzu olarak görenin ta göz damarını…

Şehrin gök kubbesi altında, yağmurun çiselediği bir akşam belki karşılaşırız diyerekten sokak sokak gezdiğim gecelerin ta karanlığını… Ben kahroluyorken uydurulan mantıksal cümlelerin ve anlamsal dizgilerin mantığını… “Alışırsın, yapacak bir şey yok”, diyen zihniyetin anlayışını ve çaresizliğin acısını… İşe yaramayan iktidarın kudretini… Haksızlık yaparak adam kayıranların, torpil yapanların ta idrakini… “dayın olacak, baban olacak” diyen düzeni…   Kukla vazifesi gören idareci ve haksızlığı vazife olarak telakki eden yöneticinin idaresini… İyi niyeti istismar edip kötüye kullanan işgüzarların ta niyetini… Yaptığı şeyi çaresizlik olarak görüp hakkı örtmeyi çalışanların ta örtüsündeki desenleri... Suçunu zamana atfedenin suçunu da zamanı da, günü de, geceyi de…

Bir yerden bir yere laf taşıyan hamalların karını, yareni ile yiyip içen sonrada ardından onu kötüleyen boğazından asılacak melunların mantığını… İnsanı basite alıp, kendi nefsi için kullanabileceğini uman gözü açık insanların kurnazlığını… Hâsılı düzenbazlığı adil bir düzen olarak tanıtan, anlamadan anlamlandıran peşin kararlı insanların kararını…


Tunahan Dağaşan
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.