GERÇEKLEŞMEYİ BEKLEYEN SATIRLAR
Köşe Yazıları
Yayın: 04 Kasım 2012 - Pazar - Güncelleme: 04.11.2012 22:27:05
Editör -
Okuma Süresi: 4 dk.
3797 okunma
Hüzünler toplarken mutsuz bahçemden, çatlamış ellerimle ektim mutluluk tohumlarını. Kurak geçen kış günlerinde gözyaşlarımla besledim ve bilemedim ki mutluluk, gözyaşlarıyla beslendiğinde meyve vermezmiş. Birkere yapıştımı hüzün paçalarına, gözyaşlarında kilitlenirsin işte oraya. Her akıttığın damla, hüzüne sıkı sıkıya seni bağlayan zincirin halkaları oluverir. İşte ozaman hüzünlediğin için değil, hüzünden uzaklaşmak için zincire eklersin gözyaşı halkalarını. Hiçbirşey koparamaz artık o zinciri dersin, ne pas nede testere...
Umutlarını bir bebek gibi büyütür, kuş misali kanatlandırırsın. Anne gibi yapışsanda ellerine, kanatları daha bir baskın çıkar gökyüzüne özlemiyle. Tek çaren kalmıştır atık, terlemiş ellerini arkasından sallamak ve zincire yeni halkalar eklemek.
Geçmişini düşünmek nekadar kısa olursa olsun, uzun uzadıya kıpkırmızı bir halı gibi belirir geleceğin gözlerinin önünde. Kocaman bir nefes çekersin işte o an içine;
‘’Saç tellerine kadar hissedersin bir nefesten ibaret olduğunu.’’
Düşüncelerini bir filozoftan daha ileriye götürsende, ne bir çare bulabilirsin umutsuzluğuna nede her düşündüğünü yeni düşüncelerle sorgulamaktan vazgeçebilirsin. ‘’Hani idam sehpasında ki mahkuma sorarlar ya son istediğini, işte öyle bir tercih sunar hayat, sen farkında olmadan.’’
Daha 24 yaşında, yaşlı bir dede gibi otururken kapı eşiğinde, geleceğin dururverir tam karşında. Öğle vakti dolanayı seyredermişcesine dalar gidersin yüzüne. Yaprağın üzerine konmuş çiğ tanesi gibi rengarenk parlar gözleri. Güneş nefret etsede karanlıktan, gece karası saçlarına dolanıverir, adeta dans eder teninde. Toprak dile gelir ayaklarının altında, senin dilin tutulmuşken.
Kalbin öyle hızlı öyle hızlı atarki takip edemez, durduğunu zannedersin. Nefes almayı unutur, ağaçlar gibi teninin gözeneklerinden alırsın oksijeni. Kollarındaki tüyler bile cana gelir, kabarıverir olduğu yerde.
Hüzün kaçacak delik arar adeta. Zincir her bir halkasından paramparça oluverir. Sen ise, daha yeni başlasanda gülmeye, dudak kenarlarında mimiklerine iz ediniverir hemen gülücükler. Misafir olduğun dünyadan kalkar, yenide olsa kendi dünyanı bulursun. İşte ozaman, ‘’hiç bir kuvvet ayıramaz ayaklarını bastığın yerden.’’
Düş peşime sevgili,
Etrafına bak, dağların arkasına,
Bu koca dünya
Gördüğün yerlerden
İbaret değil.
Kaç hayat yaşanır
Bilir misin?
Kaç insan uzaklarda
Nefes alır?
Düş peşime sevgili,
Buralarda mutsuz,
Gideceğim yerde
Sensiz eyleme beni.
Hani derdin ya sen,
Seninle her yerde
Mutlu olurum diye,
Düş peşime sevgili,
Hayat kurmaya değil,
Kurulmuş mutlu hayatımızı
Yaşamaya Gidiyoruz biz.
Bu cümleler yalnızlara pusula, aşıklara kelepçe olsun. Dolu dolu duygularınızı yaşamanız dileğimle...
Umutlarını bir bebek gibi büyütür, kuş misali kanatlandırırsın. Anne gibi yapışsanda ellerine, kanatları daha bir baskın çıkar gökyüzüne özlemiyle. Tek çaren kalmıştır atık, terlemiş ellerini arkasından sallamak ve zincire yeni halkalar eklemek.
Geçmişini düşünmek nekadar kısa olursa olsun, uzun uzadıya kıpkırmızı bir halı gibi belirir geleceğin gözlerinin önünde. Kocaman bir nefes çekersin işte o an içine;
‘’Saç tellerine kadar hissedersin bir nefesten ibaret olduğunu.’’
Düşüncelerini bir filozoftan daha ileriye götürsende, ne bir çare bulabilirsin umutsuzluğuna nede her düşündüğünü yeni düşüncelerle sorgulamaktan vazgeçebilirsin. ‘’Hani idam sehpasında ki mahkuma sorarlar ya son istediğini, işte öyle bir tercih sunar hayat, sen farkında olmadan.’’
Daha 24 yaşında, yaşlı bir dede gibi otururken kapı eşiğinde, geleceğin dururverir tam karşında. Öğle vakti dolanayı seyredermişcesine dalar gidersin yüzüne. Yaprağın üzerine konmuş çiğ tanesi gibi rengarenk parlar gözleri. Güneş nefret etsede karanlıktan, gece karası saçlarına dolanıverir, adeta dans eder teninde. Toprak dile gelir ayaklarının altında, senin dilin tutulmuşken.
Kalbin öyle hızlı öyle hızlı atarki takip edemez, durduğunu zannedersin. Nefes almayı unutur, ağaçlar gibi teninin gözeneklerinden alırsın oksijeni. Kollarındaki tüyler bile cana gelir, kabarıverir olduğu yerde.
Hüzün kaçacak delik arar adeta. Zincir her bir halkasından paramparça oluverir. Sen ise, daha yeni başlasanda gülmeye, dudak kenarlarında mimiklerine iz ediniverir hemen gülücükler. Misafir olduğun dünyadan kalkar, yenide olsa kendi dünyanı bulursun. İşte ozaman, ‘’hiç bir kuvvet ayıramaz ayaklarını bastığın yerden.’’
Düş peşime sevgili,
Etrafına bak, dağların arkasına,
Bu koca dünya
Gördüğün yerlerden
İbaret değil.
Kaç hayat yaşanır
Bilir misin?
Kaç insan uzaklarda
Nefes alır?
Düş peşime sevgili,
Buralarda mutsuz,
Gideceğim yerde
Sensiz eyleme beni.
Hani derdin ya sen,
Seninle her yerde
Mutlu olurum diye,
Düş peşime sevgili,
Hayat kurmaya değil,
Kurulmuş mutlu hayatımızı
Yaşamaya Gidiyoruz biz.
Bu cümleler yalnızlara pusula, aşıklara kelepçe olsun. Dolu dolu duygularınızı yaşamanız dileğimle...
Yorumlar (0)