MEŞUM SOKAK
Köşe Yazıları
Yayın: 21 Eylül 2012 - Cuma - Güncelleme: 21.09.2012 00:02:19
Editör -
Okuma Süresi: 3 dk.
1856 okunma
Dönüp sorsa sokak: “Senin burada işin ne?”
Yasaklanmış, lanetlenmiş, meşum, sokak…
Gün devrildiğinde karanlığına dalıp kişiyi değil, olay örgüsünü düşündüğüm ve “nasıl olur” dediğim o sokak… Gündüz görünürüm diye giremediğim, gece görünmem diyerekten ayrılamadığım yatılası sokak…
Bu yazıyı ona en yakın yerde yazdım. Başını uzatsa görürdü belki. Saat gecenin ikisiydi. Yağmur benim üzerime yağdı, onun değil. Islanan, lekelenen, yanıp tutuşan, kızan, düşündükçe kahrolan hep ben oldum. Yanım da o mu vardı? Hayır. Yanımda hiç kimse olamazdı kendimden başka. Bu bir gerçek… Kabullenmesi zor fakat alışması basitti. Perdenin aralanmasını hiç istemedim, günün aydınlanması da istemediklerimdendi. Gecenin bir yarısı bu sokakta işim ne? Bu kez hicret nefretten değil, sevgiden. Sevgi beni bu sokağa fırlattı. Ara ve kara sokağa; çaresizler sokağı… Çare umduğumuzu kim söyledi? Ne çaresi? İçinde bulunduğum zaman ve mekânı düşünüyorum. Tepkisini bilmek bile beni durduramayacak. Bu etki-tepki meselesi değil. Sonuçlarını hiç düşünmeden atabileceğimiz adımlar vardır, tepkiyi umursamadan. Bile bile yapıyorum, yanlış olduğunu bile bile. Ne istediğini bileceksin dostum, ne aradığını! Sonra da bildiklerinin hiçbir işe yaramadığını anlayacaksın. İçindeki alevi söndüremeyeceğini ve bu alevin sadece seni değil muhatabını da yakacağını göreceksin. “Seni seviyorum” sözünün muhatabı ya da mütekellimi olmak alevi söndürmüyor, bilakis şiddetlendiriyor ve sevgi her zaman paylaştıkça büyüyen bir şey değil, bazen paylaştıkça çaresizliği büyüten bir çığ oluveriyor.
Çaresizliğin altındaki suskunluğu bilir misin dostum? Artık ne söyleyecek bir kelime ne de atılacak bir adım kalmıştır, derken bir müddet sonra içeriye attığın kelimeler ve adımlar muhatabına şiddetle yönelir. İpler çözülmüş, zincirler gevşemiştir. Sabredip açmadığın her kapıya tekmeyle girmeye başlarsın. Ne bir ceza durdurur ne de bir tehdit. Kendisine ceza kesmiş bir insana adalet işlemez dostum, bilen adama nasihatin işlemediği gibi. Aşığa giyotin gül bahçesi… Cellât meşhur etmiştir onu. Çaresizlik nedir bilir misin dostum? Çaresizlik, ara sokakların karanlığından, tepkiyi umursamadan yıkıcı bir etkiyle, adaleti ceketinin astarına asanları giyotine kadar çıkartabilecek bir iktidar payesidir. Bu noktada sevginin gücü değil, çaresizliğin şuursuz cesareti vardır.
Zihnim hep bu sokaktaydı, bedenimi oraya taşıdığımda devam edeceğim.
Tunahan Dağaşan
Yasaklanmış, lanetlenmiş, meşum, sokak…
Gün devrildiğinde karanlığına dalıp kişiyi değil, olay örgüsünü düşündüğüm ve “nasıl olur” dediğim o sokak… Gündüz görünürüm diye giremediğim, gece görünmem diyerekten ayrılamadığım yatılası sokak…
Bu yazıyı ona en yakın yerde yazdım. Başını uzatsa görürdü belki. Saat gecenin ikisiydi. Yağmur benim üzerime yağdı, onun değil. Islanan, lekelenen, yanıp tutuşan, kızan, düşündükçe kahrolan hep ben oldum. Yanım da o mu vardı? Hayır. Yanımda hiç kimse olamazdı kendimden başka. Bu bir gerçek… Kabullenmesi zor fakat alışması basitti. Perdenin aralanmasını hiç istemedim, günün aydınlanması da istemediklerimdendi. Gecenin bir yarısı bu sokakta işim ne? Bu kez hicret nefretten değil, sevgiden. Sevgi beni bu sokağa fırlattı. Ara ve kara sokağa; çaresizler sokağı… Çare umduğumuzu kim söyledi? Ne çaresi? İçinde bulunduğum zaman ve mekânı düşünüyorum. Tepkisini bilmek bile beni durduramayacak. Bu etki-tepki meselesi değil. Sonuçlarını hiç düşünmeden atabileceğimiz adımlar vardır, tepkiyi umursamadan. Bile bile yapıyorum, yanlış olduğunu bile bile. Ne istediğini bileceksin dostum, ne aradığını! Sonra da bildiklerinin hiçbir işe yaramadığını anlayacaksın. İçindeki alevi söndüremeyeceğini ve bu alevin sadece seni değil muhatabını da yakacağını göreceksin. “Seni seviyorum” sözünün muhatabı ya da mütekellimi olmak alevi söndürmüyor, bilakis şiddetlendiriyor ve sevgi her zaman paylaştıkça büyüyen bir şey değil, bazen paylaştıkça çaresizliği büyüten bir çığ oluveriyor.
Çaresizliğin altındaki suskunluğu bilir misin dostum? Artık ne söyleyecek bir kelime ne de atılacak bir adım kalmıştır, derken bir müddet sonra içeriye attığın kelimeler ve adımlar muhatabına şiddetle yönelir. İpler çözülmüş, zincirler gevşemiştir. Sabredip açmadığın her kapıya tekmeyle girmeye başlarsın. Ne bir ceza durdurur ne de bir tehdit. Kendisine ceza kesmiş bir insana adalet işlemez dostum, bilen adama nasihatin işlemediği gibi. Aşığa giyotin gül bahçesi… Cellât meşhur etmiştir onu. Çaresizlik nedir bilir misin dostum? Çaresizlik, ara sokakların karanlığından, tepkiyi umursamadan yıkıcı bir etkiyle, adaleti ceketinin astarına asanları giyotine kadar çıkartabilecek bir iktidar payesidir. Bu noktada sevginin gücü değil, çaresizliğin şuursuz cesareti vardır.
Zihnim hep bu sokaktaydı, bedenimi oraya taşıdığımda devam edeceğim.
Tunahan Dağaşan
Yorumlar (0)