NARKİSSOS VE BİR KİŞİLİK ÇÖZÜMLEMESİ
Köşe Yazıları
Yayın: 04 Eylül 2012 - Salı - Güncelleme: 04.09.2012 18:36:28
Editör -
Okuma Süresi: 5 dk.
1724 okunma
Eleştiri geldiğinde bakılır; eğer eleştiride doğruluk payı varsa kendi zihnimizde eleştiriyi tasdik eder davranışlarımızı ona göre tasarlarız. Eğer eleştiride doğruluk payının olmadığı düşünülüyorsa burada iki açıdan bakılır; ya gerçekten yapılan eleştiri doğru değildir ya da eleştiren kişi kendisini ve eleştireni tanımadığından eleştirenin bütün fikirlerini reddeder. Böylesi bir durumda eleştirinin neden inkâr edildiğine bakılır; ya eleştiren kişiyi sevmeyip küçümsediğinden ya da eleştirildiğinde maskelerden ve kıyafetlerden arınmış çıplak bir vaziyette kalma endişe ve korkusundan. Biz kendisini tanımayan bir insan tipini sevdiğimiz halde, onu bir müddet çıplak kalmaya itecek dahi olsa, yapılacak eleştirileri kendisinde bularak tasdik etme ve davranışlarını tasarlaması hususunu kendisine bırakarak ele alacağız.
Kahramanımız şöhrete ve kariyere ziyadesiyle önem vermektedir. Kariyer onun ağzının suyunu akıtır ve makam sahibi bir insan ile ilgili bir bahis açıldığında veya bir olay yaşandığında, bizzat içinde olsun olmasın, onu her yerde dillendirir ve tıpkı kendisini bir papaz kutsamışçasına sevinir. Güce ve kariyere olan düşkünlüğünü, etrafındakiler tarafından çekememezlik olarak telakki edecek kadar basiret sahibi, kendi gözündeki hırsı ve düşkünlüğü göremeyecek kadar kördür. Güce olan bu düşkünlük, kendi etrafındakilere egemen olma ve insanları kendine bağlama isteğini bir çığ gibi büyütür. Bağlayış çeşitli yollarla yapılmaya çalışılır. Bir takım masum davranışlar ve olaylara müdahil olmayıp tıpkı satranç oynayan ve herkesi kendi piyonu olarak gören bu zihniyet, piyonların vezirlik rolünü alabileceğini unutur ve kabahat, piyona piyonluğunu htirmektir. Bütün çabalara rağmen egemenlik kuramazsa korkulur ki, gözlerindeki hırs onu ilm-i havasa, yani büyüye kadar sevkedebilir. Hırsın perçeminden tutmuş bir insanı korku ve endişe değerleri tanıyamayacak bir hale getirir ve yaptıklarının etrafı tarafından nasıl algılandığını idrak edemez. Egemen olma ve dediğini yaptırma eylemi sadece belirli bir muhitte kalmaz ve eşler arasına da sirayet eder ve bu yüzden o kadar kendilerine muhtaç olunmasını isterler ki, karşıdaki insanın- eşi dahi olsa-“ tutunacak hiçbir dalı kalmasın” düşüncesiyle muhatabıyla kedinin fareyle oynadığı gibi oynarlar. Muhtaç olunduğunda ve artık karar vermeye yaklaştıklarında kudret ve yetkilerini bir kez daha göstermek için kararı erteler veya alaycı bir tebessümle “düşüneyim” derler. Pek tabii kariyere böylesi önem vermelerinin altında konumlarıyla kişiliklerinin uyuşmaması yatmaktadır.
Bütün bu analizden sonra kahramanımıza “kendini beğenme” hususunda değinelim. Yunan mitolojisinde Narkissos ile Ekho’nun bir efsanesi vardır. Narkissos, genç ve yakışıklı bir avcıdır. Ekho ise kendisini sevenlere karşılık vermeyen bir peri kızı. Ekho bir gün Narkissos’u kırda avlanırken görür ve âşık olur. Narkissos oralı olmaz ve onun aşkına karşılık vermez. Ekho’nun çilesi büyüdükçe feryatları dağlarda ekolanır(yankılanır). Tanrılar Narkissos’un gururunu ve hırsını affetmeyip onu cezalandırmaya karar verirler. Narkissos bir gün gezerken çimenlerin üzerine yüzükoyun uzanır ve su içmek için kaynağa eğilir. Sudaki yansımasından kendi güzelliğini görür ve kendine âşık olup hayran kalır. O kaynağın kenarında ölür ve mezarının yanında nergis çiçeği açar. Nergis çiçeği ve Narsisizm(kendine tapma, kendine âşık olma) kelimesi de bu efsanede adı geçen Narkissos’tan gelmektedir. Suda kendi yansımasını görenler âşık olamazlar. Kahramanımızın Ekho umrunda değil, o kendi güzelliğine tapmaktadır ve belki de bu yüzden sürekli kendisini izlemek ister, dinç kalmak için çabalar durur. İşte kahramanımızın durumu Narkissos’un durumu gibidir.
Bu kıyafet kahramanımıza uyar ya da uymaz, bunu kendisi bilir. Ya kabullenir ya da inkâr eder. Kahramanımız hakkında böylesi olumsuz eleştirilerimiz olumluların yanında sayılamayacak kadar azdır.
Tunahan Dağaşan
Kahramanımız şöhrete ve kariyere ziyadesiyle önem vermektedir. Kariyer onun ağzının suyunu akıtır ve makam sahibi bir insan ile ilgili bir bahis açıldığında veya bir olay yaşandığında, bizzat içinde olsun olmasın, onu her yerde dillendirir ve tıpkı kendisini bir papaz kutsamışçasına sevinir. Güce ve kariyere olan düşkünlüğünü, etrafındakiler tarafından çekememezlik olarak telakki edecek kadar basiret sahibi, kendi gözündeki hırsı ve düşkünlüğü göremeyecek kadar kördür. Güce olan bu düşkünlük, kendi etrafındakilere egemen olma ve insanları kendine bağlama isteğini bir çığ gibi büyütür. Bağlayış çeşitli yollarla yapılmaya çalışılır. Bir takım masum davranışlar ve olaylara müdahil olmayıp tıpkı satranç oynayan ve herkesi kendi piyonu olarak gören bu zihniyet, piyonların vezirlik rolünü alabileceğini unutur ve kabahat, piyona piyonluğunu htirmektir. Bütün çabalara rağmen egemenlik kuramazsa korkulur ki, gözlerindeki hırs onu ilm-i havasa, yani büyüye kadar sevkedebilir. Hırsın perçeminden tutmuş bir insanı korku ve endişe değerleri tanıyamayacak bir hale getirir ve yaptıklarının etrafı tarafından nasıl algılandığını idrak edemez. Egemen olma ve dediğini yaptırma eylemi sadece belirli bir muhitte kalmaz ve eşler arasına da sirayet eder ve bu yüzden o kadar kendilerine muhtaç olunmasını isterler ki, karşıdaki insanın- eşi dahi olsa-“ tutunacak hiçbir dalı kalmasın” düşüncesiyle muhatabıyla kedinin fareyle oynadığı gibi oynarlar. Muhtaç olunduğunda ve artık karar vermeye yaklaştıklarında kudret ve yetkilerini bir kez daha göstermek için kararı erteler veya alaycı bir tebessümle “düşüneyim” derler. Pek tabii kariyere böylesi önem vermelerinin altında konumlarıyla kişiliklerinin uyuşmaması yatmaktadır.
Bütün bu analizden sonra kahramanımıza “kendini beğenme” hususunda değinelim. Yunan mitolojisinde Narkissos ile Ekho’nun bir efsanesi vardır. Narkissos, genç ve yakışıklı bir avcıdır. Ekho ise kendisini sevenlere karşılık vermeyen bir peri kızı. Ekho bir gün Narkissos’u kırda avlanırken görür ve âşık olur. Narkissos oralı olmaz ve onun aşkına karşılık vermez. Ekho’nun çilesi büyüdükçe feryatları dağlarda ekolanır(yankılanır). Tanrılar Narkissos’un gururunu ve hırsını affetmeyip onu cezalandırmaya karar verirler. Narkissos bir gün gezerken çimenlerin üzerine yüzükoyun uzanır ve su içmek için kaynağa eğilir. Sudaki yansımasından kendi güzelliğini görür ve kendine âşık olup hayran kalır. O kaynağın kenarında ölür ve mezarının yanında nergis çiçeği açar. Nergis çiçeği ve Narsisizm(kendine tapma, kendine âşık olma) kelimesi de bu efsanede adı geçen Narkissos’tan gelmektedir. Suda kendi yansımasını görenler âşık olamazlar. Kahramanımızın Ekho umrunda değil, o kendi güzelliğine tapmaktadır ve belki de bu yüzden sürekli kendisini izlemek ister, dinç kalmak için çabalar durur. İşte kahramanımızın durumu Narkissos’un durumu gibidir.
Bu kıyafet kahramanımıza uyar ya da uymaz, bunu kendisi bilir. Ya kabullenir ya da inkâr eder. Kahramanımız hakkında böylesi olumsuz eleştirilerimiz olumluların yanında sayılamayacak kadar azdır.
Tunahan Dağaşan
Yorumlar (0)