BAŞKALDIRININ VE DİRENİŞİN SESİ: PİR SULTAN ABDAL
Belma Balcı
-Pir Sultan Abdal’ın rivayete göre o zamanlarda yaşadığı, bu isyanları sazıyla sözüyle desteklediği, Payitahtkileri de eleştirdigi söylenir…
kadılar müftüler fetva yazarsa
işte kemend, işte boynum asarsa
işte hançer, işte kellem keserse
dönen dönsün ben dönmezem yolumdan...
Ve devam eder bilgece:
uyur idik uyardılar
diriye saydılar bizi
koyun olduk ses anladık
sürüye saydılar bizi
Zaman kötü zaman, zor zaman... Osmanlı ile safeviler karşı karşıya... Pir Sultan vurur yine sazın tellerine, aşkla dolu bir yürekle, isyanın kamçıladığı bir ruhla söyler, Şah İsmail için methiyeler düzer... Sultan’ın adamı, devletin kulu ve kölesi, statükonun savunucusu Hızır Paşa bir fetva vermekte hiç gecikmez: “şiirlerde bundan sonra Şah İsmail adı geçmeye.....” Pir Sultan Abdal almış yine sazı eline ve vermiş cevabını kadı efendiye:
fetva vermiş koca başlı kör müftü
şah diyenin dilin keseyim deyü
satır yaptırmış allah’ın laneti
ali’yi seveni keseyim deyü
hızır paşa bizi berdâr etmeden
açılın kapılar şah’a gidelim
siyaset günleri gelip yetmeden
açılın kapılar şah’a gidelim ,
Devlet-i Aliyye-i Osmaniye sinirlenmiş bu cevaba, “tez elden bulun getirin bu melunu, katli vaciptir”
“padişah katlime ferman dilese
yine geçmem ala gözlü şah’ımdan
cellatlar karşımda satır bilese
yine geçmem ala gözlü şah’ımdan
onyedi yerimden vursalar yara
cerrahlar derdime kılmasa çare
kemendi bend ile çekseler dara
yine geçmem ala gözlü şah’ımdan
Hızır Paşa emretmiş, her yerlere haber salmış; af dilesin, yalvarsin, yoksa asılacak, demiş...
“yürü be hızır paşa
senin de çarkın kırılır
güvendiğin padişahın
o da birgün devrilir”
Ve yakalanır bir gün... idam fermanı şu şekilde duyurulur kızıl ozanın;
"ey ahali , duyduk duymadık demeyin!
padişah düşmanı, vatan haini
koca haydar namıyla mağrur bir kişi
ilkin recmedilecek sonra asılacaktır "
Ve bir başkaldırı daha sonlanır en hazin bir şekilde kadim Anadolu topraklarında... Ve aradan 500 sene geçti, hala Anadolu’da bu dertler bitmedi… Hala halkın isyanı, devletin baskısı ve katliamları sürmekte… Fatsa ve Kahramanmaraş olayları, Madımak oteli yangını ve daha niceleri.. Bütün olanlar henüz dün yaşanmış gibi taze hala…
Birden davudi bir ses yükseliyor tüm seslerin arasından, bütün düşünceler siliniyor kafamdan, yavaşça içeri adım atıyorum, eşikten giriyorum, işte orada… Simsiyah gözleri boşluğa bakıyor, kimseyi görmüyor sanki… Kocaman ateşin etrafındaki halkada bir yer buluyorum, ben de oturuyorum usulca yere… O bu toprakların muhalif sesi, kadim savaşçısı, Anadolu’nun isyankar yüzü, başkaldırının ruhu… Heryerde, her şehirde farklı yüzünü gösteriyor bana Mervan…
Kalplerimiz mesrûr, sırlarımız mestûr, zahirimiz mâmûr, bâtinimiz pür nûr ola.
Âl-i Âba emrine inkiyâd eden, arifân, sadikân, muhibbânin cümlesi azîz ola.
Ferdi bi hemta rezzâk-i mahlûkat seyyid-i kâinat, es-seyyid Muhammed Hacı Bektaş Yerden hayırlı kismet, gökten hayırlı rahmet, bol feth-i fütûhatlar kerem-i inâyet ola.“