deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024 youtube mp3 dönüştürücü deneme bonusu veren siteler 2024

06 Mart 2022 - Pazar

UKRAYNA DÜŞÜNCELERİ –IV-

Yazar - Hulusi Üstün
Okuma Süresi: 9 dk.
447 okunma
Hulusi Üstün

Hulusi Üstün

hulusiustun@hotmail.com -
Google News

‘Ne kadar özgürlük istiyorsanız o kadar özgür olacaksınız’ diyordu besili bir domuza benzeyen Yeltsin…
Büyüleyici bir vaat idi bu.
Sovyet’i bir arada tutan anayasa ortadan kalkmış ve on beş cumhuriyet de bağımsızlığını ilan etmişti. Fakat bu cumhuriyetlerin bir çoğu kendi içlerinde kah dil, kah aksan, kah din, kah soy, hatta mezhep esasına göre sınırları çizilmiş özerk yapılar ve bölgeler içeriyordu.
Artık diğerlerinden ayrılmış olan Rusya’da da sayısı doksanı bulan özerk yapı vardı.
. . .
Bu yapılardan birisi olan Çeçenya (O zamanlar adının sonuna –istan eki getirilmemişti) Rusya’yı oluşturan anayasanın hükmü kalmadığı gerekçesi ile Rusya’dan ayrılma kararını açıkladı.
O güne dek dünyanın adını duymadığı Çeçenler, üç asır önce müslüman olmuş bir gelenek toplumuydu.
Kafkasya’nın kuzeyinde, bizim Trakyamızdan daha küçük bir ülkenin yerlileriydi. Alışılagelmiş İslam toplumlarına benzemiyorlardı.
Ortaçağ Avrupalısı görünümündeydiler.
Dinin kitabi esaslarından ziyade geleneğin din yorumuna göre yaşıyorlardı.
Medrese, okul geleneği yoktu.
Büyükler küçükleri geleneğe göre yetiştiriyorlardı.
Üç asır boyunca ne Çar’ın ne de Sovyet’in boyun eğdiremediği, Solijenitsin’in deyimiyle halk olarak devrime direnen Çeçenler…
1944’te Stalin tarafından Sibirya’ya sürgün edilmiş ve 1957’de affedilerek yurtlarına dönmüşlerdi.
Bağımsızlık ilan ettiklerinde nüfusları bir milyondu.
. . .
Liderleri İspanyol matadorlara benzeyen eski bir Sovyet Savaş pilotu…
Dünyanın gördüğü en gerçek kahraman, en gerçek özgürlük savaşçısı…
Çevresine toplanan insan kalabalığı adeta beş asır öncesinin insanları...
Kadınlar ve erkekler, genç kızlar, delikanlılar ve çocuklar.
Şehir meydanında çemberler oluşturup hafif tempoda koşarak garip bir aksanla ‘Lailahaillallau’ diye hep bir ağızdan bağırıyorlardı.
İçlerinde bu sözün anlamını bilen on adam ya vardı ya yoktu…
. . .
Onların bağımsızlık ilanının kabulü, Rusya’yı oluşturan özerk yapıların da çözülmesi anlamını taşıyordu.
Hepsi değilse de bir kısmı… Tataristan, Başkırdistan, Dağıstan ve Çerkes Cumhuriyetleri…
Bu ülkeler Rusya’nın etkinliğinin kırılabileceği yerlerdi.
Bu ihtimalin gerçekleşmesi, Rusya’nın on asır önceki sınırına çekilmesi anlamına geliyordu.
Bir ulus on asırlık kazanımını kaybedecekti.
Tabii ki buna izin verilemezdi.
1994 sonunda küçük Çeçenistan’a 100.000 Rus askeri gönderildi.
Sovyetin bütün görkemini taşıyan bu büyük ordu hiçbir silahı, hiçbir mühimmatı ve lojistik imkanı olmayan sivil halk tarafından bozguna uğratıldı.
Hiçbir yerden yardım almadan, hiçbir ülkenin desteği olmadan kazanılmış gerçek bir zaferdi bu.
Savaş iki yıl sürdü ve Rusya anlaşma masasına oturmak zorunda kaldı.
Anlaşmanın taraflarından birisi besili bir domuza benzeyen Yeltsin, diğeri dev gibi iri, uzun sakallı ve başında oğlak derisinden kalpak taşıyan Yandarbayev idi.
Masanın iki yanına karşılıklı olarak oturdular. Bu anlaşma Rusya’nın Çeçen Bağımsızlığını tanıması anlamına geliyordu.
. . .
Çeçenler kazanmıştı.
Asırlardır birbirini ‘iyi günler, merhaba, hoşça kal’ yerine ‘Özgür kal’ diye selamlayan bu halk üç asırlık savaşın sonunda bağımsız olmuştu.
Ne ki modern zamanlarda özgürlük denen şeyin bambaşka anlamları vardı. Onların bilmediği, tanımadığı…
. . .
Aradan dört yıl geçmeden, milenyuma aylar kala, 99 sonunda Rus Ordusu bu sefer daha donanımlı, daha güçlü bir şekilde Çeçenya’ya girdi. İlk savaş ikincinin yanında konser gibi bir şeydi Çeçenlere göre. Küçük ülke santim santim bombalandı.
Ufacık nüfuslu Çeçen halkının direnme gücü üç asırdır sürekli gerileyen, üç asırdır onuru kırılan, toprak kaybeden müslümanları etkilemişti. Türkiye ve Suud başta olmak üzere bazı İslam ülkelerinde sivil örgütler onların ihtiyacı olan finans desteğini sağlamanın karşılığında onların kahramanlığından pay istediler.
Çeçenlerin çok bir seçeneği yoktu. Küçük ülke Suud’dan, Ürdün’den, Afganistan’dan sakallı, entarili adamlarla dolmuştu.
Üç asırlık Özgürlük Savaşı artık Cihad olarak adlandırılıyordu.
Çeçen halkı bu süre içinde geleneksel dinleriyle kendilerinin dışındaki Müslümanların dinleri arasındaki farkı görmüş ve ikiye ayrılmışlardı.
Bir grup Çeçen İslamı, diğer grup ise Cihadçılar, fıkıh İslamı ya da oradaki deyimle Selefiler…
İkinci Rus Savaşıdan kısa bir süre önce Rusya’da devlet başkanı olan Putin adlı eski KGB rütbelisinin buz mavisi gözleri bu ayrımı fark etmiş ve Çeçen sorunundan ne şekilde kurtulacağını anlamıştı.
Kısa zamanda birkaç provakakasyon projesi ile Çeçenler fundamentalist teröristler olarak sunuldu dünya kamuoyuna.
Beslan’da okul basıldı, Rusya’nın çeşitli yerlerinde bombalar patladı. Çeçenya’nın adı Çeçenistan oldu.
Yeni Çağı ve Yakın Çağı hemen hemen hiç yaşamadan dijital çağa geçmiş bu küçük halk tabii ki geleneği tercih etti.
Bağımsızlık taraftarları öldürüldü, kalanı ülkeyi terk etti.
Küçük Çeçenistan bir vakitler özgürlükçülerin safında olan eski müftü Ahmad Kadirov’un başkanlığında Rusya’ya bağlılık açıkladı.Bundan sonra Çeçenler Rusyanın istediği kadar özgür olacaklardı.
. . .
Ahmad Kadirov bir suikast sonucunda ölünce yerine çocukluk ve ilk gençlik dönemi savaşa rastladığı için herhangi okula gidememiş, herhangi bir eğitim almamış, herhangi bir dilde bir sayfa yazı yazma kabiliyetine sahip olmayan, tarih, coğrafya, edebiyat ya da matematiğe dair hiç ama hiçbir şey bilmeyen oğlu atandı. Genç bir adamdı, hırslıydı, ataktı. Bütün eğitimsiz insanlar gibi o da son derece özgüvenliydi.
Bu genç adam, savaşın yıktığı ülkesinin imarı için Putin ile anlaştı. ‘. Dünya Savaşı’nda Avrupa’nın tamamına atılan bombadan daha fazlasına maruz kalmış olan Grozni’nin enkazını kaldırdı ve yerine modern bir şehir inşa etti. Geleneği ihya edici bir takım çalışmalar yaptı, Kadiri tarikatinin Çeçenler arasındaki uygulamalarını esas alan din anlayışı müesses hale getirildi. Adeta milli bir dindi bu. Milli olan sadece din değil, milli mimari, milli sanat, milli kıyafet, milli moda…
Yüzlerce yıldır hiçbir kanuni düzenlemeyi tanımayan Çeçen halkının kendisi tarafından konulan kanunları kabul etmesini sağladı. Dünyada yaşlıların en çok saygı gördüğü, kadınların en çok güvende olduğu, çocukların en çok spor yaptığı ülke onun ülkesiydi.
Hiçbir dili o dilde bir paragraf yazı yazacak ölçüde bilmeyen bir adam için bu olağansütü bir başarıydı.
. . .
İmparatorluk olmak bünyesine aldığı halkları her yönüyle tanımayı gerektirir.
Bir işverenin çalıştırdığı insanları tanımasına benzer bu durum.
Rusya Çeçenleri Çeçenlerin kendilerini tanıdığından iyi tanıyordu.
Onlar Yeni Çağı ve Yakın Çağı yaşamamış bir Kafkas toplumuydu.
Bin yıldır dünyanın önemliş merkezlerinde lejyon olarak bulunmuşlardı.
Mısır’da paralı asker olarak bulunup iktidarı ele geçiren Memlükler onlardandı.
Çar’ın özel muhafızlığını Kafkasyalılar yapmıştı. Osmanlı için şeş cihette savaşmış, Ürdün’de Kral kapısı beklemiş, Suriye’de Fransızlara lejyon olmuşlardı.
Kuzey Kafkasyalılar dağıldıkları ülkelerde de daha çok asker, polis ve istihbarat hizmeti veriyorlardı.
Kadirov ve onun halkı da Rusya’nın kolluğuydu artık.
Çeçenlerden oluşan silahlı güç doğrudan Putin’e bağlanmıştı ve kriz bölgelerinde en önde bulunuyorlardı. Verdikleri bu kolluk hizmeti karşılığında onlara kontrollü bir özgürlük verilecekti.
Öyle de oldu.
Bugün Ukrayna’yı işgal eden Rus ordusunun ön saflarında bulunan üç bin kişilik Çeçen gücü işte onlar.
Kendilerine ‘Özgürlük Savaşçısı’ olma şansı tanımayan tarihin biçtiği rolü oynuyorlar.
Ukrayna safında Ruslara karşı direnen Çeçenler ise bir zamanlar yurtları için savaşmış ve yenilmiş şövalyeler…

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları