Feza Ablasız Kasaba
Hulusi Üstün
hulusiustun@hotmail.com -Kasaba böyle bir şey… İhsan Tevfik'in dediği gibi ‘kaba saba değil… ’ Kendi içinde pek ince, pek naif… eğer kasaba olmasa, koca bir şehrin kalabalığında nasıl bulurduk birbirimizi…
Hayatlar birbirine geçmiş kasabalarda, yüzler birbiri ile ilintili… Nefret de gözle görünür muhabbet gibi, ağaç gibi, martı gibi, deniz gibi…
Hiçbir şey ‘dideden nihanda’ değil…
Şekerim… sen birbiriyle ilintili yüzlerin fotoğrafını çek…
Annenin, kardeşinin, benim…
Akşam uğrayacağım ofisine…
Şekerim, demlice bir çay koy bana…
babaannenin gümüş kaşığıyla karıştırıver.
Behiye babaanne, saraylı bir Ubıkh kızıydı. Doksanlı yılların başına kadar yaşadı. Saraydan çıktığında patates ağaçta mı yetişir yerde mi haberi yok… Hayat bir gam külhanı… Yıldız sarayı, Düzce’de bir eski ev… Yunanistan’daki sürgün yılları… Zihninde devr-i sabık’ın hatıraları…
. . .
Aradığınız yerde bulursunuz insanları kasabalarda… hiç bırakmamışsınız gibi sizi yerli yerinde beklerler.
‘Hani bizim Aslan’ın denize düştüğü köşe var ya… İşte onun önündeki bankta… Şekerim sen Şuayip’e gel… bak bizim çocuklar da burada…’
Eğer orada yoksa, tanıyanlara sor…
Refik Abi! Gördünüz mü Feza’yı yakınlarda.
‘Burada olacak yakınlarda hep burada. Onun için bilgisayar aldım, onun için masa sandalye. Otursun oyalansın burada. Derneğe gelip giden…’
Derneğe gelip giden yok. Bir sen kaldın eski Çerkeslerden bir ben.
Şekerim… Ne güzel olurdu seninle bir leperuj yapmak… takatim olsa…
Takatin mi yok, yoksa başını mı döndürüyorum.
Abla… İyi misin abla…
. . .
Refik Abi’nin söylediği yerde çıkıyor karşımıza. Hiç aranmamış gibi. Sarılıp, selamlaşıyor, halleşiyoruz. Hayat böyle bizim buralarda. Sen, ben, Refik, Önder…
Şekerim… sahi, akşama toplanalım mı? Yar kafenin orda…
. . .
Beraber üzülürüz, beraber seviniriz kasabalarda. Şad olsun ruhun Rahmi Baba… vitamin dediğin light sigara… kız yapma etme… içilir mi büyüklerin yanında… Haynapa…
Bir gün Bir mesaj düşer mail kutuma…
‘Belirttiğim adreste oturan felanca çocuğa…
oyuncak, elbise…
bilirsin çok güveniyorum sana…
bu konularda… ‘
bir sır vereyim mi sana…
oyuncak bebeğimle yatıyorum hala…
yaşım elli oldu ama…
yataktan düşünce alır üstünü örterim…
Bilirsin biraz deliyim.
. . .
Kasabaların insanları vardır, yüzleri kasabadır, varlıkları sığınaktır. Kasaba onlarla güzeldir, kıyı onlarla aşina…
Şekerim, ağaç gibi olduk buralarda…
Korsan’ın çay bahçesine mi gitsek, küpeşteye mi?
Sen benim şarkıya başla…
‘Karlı kayın ormanında…’
Karlı kayın ormanları olmaz kasabalarda… Yolların insanları var. Boyacı bayırının Feza’sı…
Ne yapıyorsun evde be abla.
Oturuyoruz evde pasaklı Ayşe ile kızı gibi.
Annem yanımda.
Baksana, sana gelelim bir akşam çaya…
Balkonların insanları ve saksıları var… Yaşlıları hiç genç olmamış gibi kasabaların, çocukları hiç büyümeyecek gibi…
‘Aaa kocaman olmuş oğlan görmeyeli…
Aman şekerim bir de bana sor !
Ben beni bildim bileli böyle bir yer elması… ‘
Oturduğunuz yerde rastlarsınız onlarla ve şaşırmazsınız.
Aaa Feza Abla…
Bu Düzceden Basri Amca…
Babanın çocukluk arkadaşı…
Bak onu getirdim sana…
Küçük bir hediyesi var ama.
Babanın çocukluk fotoğrafı…
Yetmiş yıl sonra…
. . .
Nereye gidiyorsun Feza Abla… Saçlarını iki yana bağlamışlar yaramaz kızlar gibi. On gündür tembel tembel uyuyorsun… zaten bayılırsın yan gelip yatmaya…
Refik Abi, haber var mı Feza Abla’dan…
Varlığı Silivri’ydi. Kıyıdaki palmiyeler gibi, Boşnak yarlarındaki aylandızlar gibi. Nicelerinin ablası nicelerinin kardeşiydi. Uzun zamandır onu kaybetmenin korkusuyla eli yüreğinde olan bizler duyduk ki uçup gitmiş…
Ne eşi oldu ne çocuğu… dünyaya geldiğinde kalbi delikti. Bugün yarın derken elli iki sene varlığıyla dostlarını mutlu etti. Sonra saçlarını iki yanından toplayıp bağladılar küçük bir kız gibi. Bir hafta boyunca ölmemek için direndi.
Aslan Bey… Torunun artık yanında, biz onsuzuz. Yüzünü görmediğim Feridun Amca, hani sen onu bırakıp gitmiştin küçük bir çocukken… Çanakkale Çan’da… Aynı o şekilde bırakıverdi bizi kızın… Ben de dans etmeyi bıraktıydım nicedir. Oynamayacağım bundan sonra…
Şekerim… Ölüp gidilir mi bu yaşta,
fotoğrafı alınacak bunca kedi, bunca yaşlı, bunca kahve fincanı, bunca çocuk varken…
aşk olsun sana…